Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr – Keriman Halis 1913 yılında Osmanlı’nın en saygın ailelerinden birinde Tevfik Halis Bey ve Ferhunde Hanım’ın altı çocuklarının ikincisi olarak dünyaya geldi. Keriman Halis’in büyük büyük babasının Osmanlı şeyhülislamlarından olduğu söyleniyordu. Dedesi paşa, babası ise dönemin ünlü tüccarlarındandı. Fransız okullarında Fransız kültürüyle büyüyen Keriman Halis çok iyi bir at binicisi, yüzücü olduğu gibi dikiş nakış işlerinden de iyi anlayan biriydi. Saygın bir ailenin kızı olması sebebiyle dönemin önemli isimleriyle etkinliklere katılır, onlarla tanışma fırsatı bulurdu.
Keriman Halis’in donanımlı bir genç kız olma yolculuğunda aile üyelerinin etkisi çok büyüktü. Amcası Muhlis Sabahaddin Ezgi, halası Nevesar Kökdeş Keriman Halis’in müzik eğitimi konusunda yüreklendirip piyanodaki çabasını desteklediler. Birçok yönden donanımlı bir Türk kızı olan Keriman Halis’in güzellik yarışması serüveni de yakın çevresinin ısrarı üzerine başladı.
BABASI ÖNCE ‘OLMAZ’ DEDİ, SONRA İZİN VERDİ
Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde güzellik yarışması ilk defa 1929 yılında Cumhuriyet gazetesi tarafından düzenlendi. Yarışma oldukça ilgi gördü, yarışmanın başladığı 1929 yılında Feriha Tevfik Hanım, 1930 yılında Mübeccel Namık Hanım ve 1931’de de Naşide Saffet Hanım Türkiye Güzeli olarak seçildi. Takvimler 1932 yılını gösterdiğinde ise artık geleneksel hale gelen güzellik yarışmasının dördüncüsü düzenlenecekti. Cumhuriyet gazetesinin ilanını görenler Keriman Halis’i bu yarışmaya katılması konusunda yüreklendirdi. Ancak babası dış görünüşün ön planda olduğu bir yarışmaya katılmasını doğru bulmadığı için izin vermedi. Kısa bir süre sonra Keriman Halis’in yarışmaya katılması konusunda ısrarcı olan aile dostları Tevfik Halis Bey’e baskı yapınca sonunda ikna oldu.Böylece Keriman Halis 1932 yılında dördüncüsü düzenlenen Türkiye Güzellik Yarışması’na katıldı.
Yarışmanın jüri üyeleri dönemin en meşhur yazar ve şairlerinden oluşuyordu. Bu isimler arasında Abdülhak Hamit Tarhan ve eşi Lüsyen Hanım, Halit Ziya Uşaklıgil, Cenap Şahabettin, Hüseyin Cahit, Ahmet Haşim, Peyami Safa, İzzet Melih ve eşi; ressamlardan İbrahim Çallı, Nazmi Ziya, Arif Dino, Seniha Hanım, Meliha Fuat Hanım; heykeltıraşlardan Mahir, İhsan, Nejat Beyler, Güzel Sanatlar Akademisi sanat tarihi hocası Burhan Ümit Bey, 1931 Türkiye güzeli olan Naşide Saffet ve kardeşi Nadide Hanım, konservatuardan Pakize Hanım, Vala Nurettin Bey, noter Galip Bingül Bey, doktor Mustafa Hulusi ve Burhanettin Bey, diş hekimi Vamık Bey ve Osman Vehbi Bey’in de içinde olduğu isimler dönemin ‘en güzelini’ seçmek için bir araya geldiler. Keriman Halis 8 kişinin katıldığı yarışmada 2 Temmuz günü ‘Türkiye Güzeli’ seçildi. Yarışmaya katılan diğer adayların ismi ise hiçbir zaman açıklanmadı. Dolayısıyla diğer adayların kim olduğu hiçbir zaman öğrenilemedi.
‘DÜNYA KRALİÇESİ’ KERİMAN HALİS!
Ülkenin en güzel kızı seçilen Keriman Halis, kısa bir süre sonra 31 Temmuz 1932 yılında yeni bir yolculuğa çıktı. Kendi ülkelerinde en güzel seçilen 28 genç kız ‘kainat güzeli’ unvanını almak için Belçika’nın Spa kentinde bir araya geldi. Keriman Halis de Belçika’da yapılacak olan Uluslararası Güzellik ve Zarafet Yarışması’na (International Pageant of Pulchritude) Türkiye’yi temsilen katıldı. 28 ülkenin katıldığı bu yarışma Keriman Halis için çok önemliydi. Güzellik yarışmasına katılan ilk kişi o değildi. Ancak Türkiye’yi temsilen kainat güzeli olmak için yarışmaya katılan ilk Türk genç kızı kendisiydi. Bu onun için büyük bir heyecandı. Yarışma kısa bir süre içinde açıklandı. 1 Ağustos 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesinde kırmızı puntolarla “Türkiye Güzeli Keriman Halis Hanım Dünya Kraliçesi İntihap edildi” başlığı yer aldı. Başta kültürel donanımı, el becerisi ve sanata olan yatkınlığıyla dikkatleri çeken kahverengi gözlü, siyah uzun saçlı Keriman Halis artık ‘dünya kraliçesi’ydi.
Kazandığı dünya kraliçesi unvanıyla ülkeye ayak basan Keriman Halis yarışmadan detaylar vererek şu cümleleri kullandı:
“En sonunda ben ve Almanya güzeli kaldık. Kırmızı bir tuvalet giymiş, yakama da beyaz kurdele takmıştım. Jüri başkanı elindeki zarfı açtı. Heyecandan bayılabilirdim. Bütün tiyatro salonu ‘Yaşasın Miss Turkey!’ sesleriyle inledi.”
ELLERİYLE TÜRK BAYRAĞI YAPTI
Yarışmayla ilgili bir anısını daha anlatan Keriman Halis, sonuçlar açıklandıktan sonra kendisi için bir röportaj ayarlandığını ancak röportaj yapılacak alanda Türk bayrağı olmadığını fark ettiğini söyledi. Bunun üzerine otel odasında babasıyla birlikte bir atlas kumaşın üstüne yastık kılıflarından ay ve yıldız yapan Keriman Halis kendi el yapımı Türk bayrağını arkasına alarak halkı o şekilde selamladı.
Keriman Halis’in yarışma serüvenini Mustafa Kemal Atatürk de yakından takip etti ve Keriman Halis’in baş konuk olduğu bir davet düzenledi. Atatürk, Keriman Halisle ilgili, “Türk ırkının soylu güzelliğinin daima korunduğunu gösteren dünya hakemlerinin bu Türk çocuğu üzerindeki hükümlerinden memnunuz. Fakat Keriman Halis hepimiz işittiğimiz gibi söylemiştir ki o, bütün Türk kızlarının en güzeli olduğu iddiasında değildir. Bu güzel Türk kızımız, ırkının kendi mevcudiyetinde tabii olarak tecelli ettirdiği güzelliğini dünyaya, dünya hakemlerinin tasdikiyle tanıttırmış olmakla elbette kendini memnun ve bahtiyar addetmekte haklıdır. Türk milleti, bu güzel çocuğunu şüphesiz samimiyetle tebrik eder. Cumhuriyet gazetesi bu meselede Türk ırkının diğer dünya milletleri içinde seçkin olan asil güzelliğini göstermek teşebbüsünü takip etmiş ve bunu dünya nazarında başarıyla sonuçlandırmıştır” açıklamasında bulundu. Bu açıklamanın ardından Keriman Halis’in alnına bir tebrik öpücüğü konduran Atatürk ‘kraliçe’ anlamına gelen ‘Ece’ ismini Keriman Halis’e verdi. 1934 yılında yürürlüğe giren soyadı kanunu sonrasında ise Keriman Halis’e ‘Ece’ ismi soyadı olarak verildi.
Keriman Halis’in dünya kraliçesi seçilmesinin ardından ‘Türk kadını’ imajındaki bazı yıkılmaz tabular değişime uğradı. Dönemin sosyo-kültürel dönüşümü sırasında toplumda kendine yeni roller arayan donanımlı genç kadınlar artık daha görünür oldu. Keriman Halis Ece’nin bu başarısının ardında yatan gerçeğin bambaşka olduğunu düşünenler de vardı. Özellikle Belçika’da yapılan yarışmaya katıldığını iddia eden dönemin önemli isimlerinden emekli öğretmen Halid Turan Bey anılarında Keriman Halis’in herhangi bir eleme olmadan seçildiğini ve kraliçe olmasının ardında yatan gerçeğin dini ve siyasi nedenler olduğunu iddia etti.
YILLARCA KONUŞULACAK BİR HİKÂYE
Keriman Halis’in bu başarısı onun yaşam tarzına hiçbir zaman gölge düşürmedi. İçinde bulunduğu dönemin şartlarına göre oldukça cesur davranan Halis Ece’nin amacı güzelliğiyle ön planda olmak ve bunun üzerinden gelir elde etmek değil, tüm dünyaya Türk kadınının eğer isterse neleri başarabileceğini göstermekti. Nitekim yarışmanın sunduğu ışıltılı hayatı elinin tersiyle iten Keriman Halis daha mütevazı bir hayat istediğini ailesine belirtti ve kısa bir süre sonra Dr. Orhan Sanus ile dünyaevine girdi. İlk evliliğinden Sezai ve Ece adında iki çocuğu oldu. İlk evliliğinin bitmesinin ardından Halis Ece bu kez de Hasip Tamer Bey’le evlendi ve bu evlilikten de Cenk adında bir oğlu oldu. Uzun, mutlu, saygınlık dolu bir hayatla ödüllendirilen Keriman Halis Ece ilk gün çizdiği Türk kadını çizgisinden hiçbir zaman vazgeçmedi. 28 Ocak 2012 yılında 99 yaşında hayata gözlerini yuman Türkiye’nin ilk dünya güzeli, ardında yıllarca konuşulacak bir hikâye de bıraktı.