CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Gelecek Partisi Genel Lideri Ahmet Davutoğlu İstanbul’da gerçekleşen Hür Fikir Hareketi Genel Heyeti’ne katıldı.
Davutoğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şu biçimde:
“Bugün 17 Eylül. Hüzün günlerimizden biri. Tarihimizde çok acı olaylar yaşanmıştır lakin çağdaş tarihimizde bir başbakanın bir darbe sonrasında idama gidişinin oluşturduğu fotoğraftan daha hüzünlü bir tablo yoktur.
Seçimle gelmiş olanların seçimle gitmesi mümkün olan 1961’i beklemeden 1960’da seçimle gelenlerin müdahale ile gittiği bir kültür oluşturdu. Art geriye geldi sonra… Kurumsal kültürümüzü de yerle bir etti. Türkiye’nin en büyük gücü olan ve Türkiye’nin gerçek gücünü oluştursan silahlı kuvvetlerimiz kendi içinde bölündü. İçeride cuntalar çıktı.
Son periyotta bütün dünyada olduğu üzere Türkiye’de de bir yol ayrımındayız. Ya otoriter, dışlayıcı bir nizam ya da kapsayıcı bir demokrasi. Sağ, sol, milliyetçi, muhafazakar, laik birçok tansiyonlar yaşadık. Bütün bu tansiyonlar üzerinden artık yatay bir şey hepsini kesiyor. Bütün dünyada bu türlü aslında. Her yerde milliyetçilik var lakin iki türlü artık. Otoriter milliyetçilik, ırkçılığa varan, dışlayan, ötekileştiren ve demokratik milliyetçilik, yurtseverlik, bütün vatandaşlarını tıpkı gören. Muhafazakarlık da her yerde yatay olarak kesiyor. Herkese hürmet gösteren muhafazakarlık ile otoriter muhafazakarlık. Kendisi dışında düşünen herkesi farklı gören, dışlayan.
İktidar, bizi eleştirirken ‘6 farklı bileşenden ne çıkacak’ diye soruyor. Anlamıyorlar. Sahiden en büyük gücümüz altı farklı bileşenin bir masa etrafında toplanmış olmasıdır. Kendilerinin ise örtülü bir masası var. İlgileri berrak, şeffaf değil. Sanki Sayın Erdoğan ve Bahçeli kapalı kapılar ardında neyi konuşuyorlar biliyor muyuz? Kurmayları biliyor mu? Sayın Perinçek’in Çin otoritesinin temsilcisi olarak ‘Dümen bende’ diyor. Ne kadar onda sanki?
Gizlediğimiz, sakladığımız bir şey yok fakat onların bir seçim kazanmak için açık bir hata teşkil edecek biçimde kırmızı bültenle aranan teröristi televizyonlara çıkardıkları tarih hafızasında duruyor. Bir gün onlarda sorulur.
İstanbul’un fethini bir küme, İzmir’in kurtuluşunu bir küme kutlar hale gelmemeliyiz.
Seçim olana kadar parti mensubuyuzdur lakin seçimden sonra başbakanızdır, cumhurbaşkanıyızdır, bakanızdır. Bütün bir milletin başbakanı, cumhurbaşkanı, bakanıyız. Biz seçim sonrasında kimsenin dışlanmadığı bir ülke mefkuresinin peşindeyiz.”
KILIÇDAROĞLU: “DÖRT KADEMELİ BİR ÇABAYI VERMEK ZORUNDAYIZ”
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları ise şu biçimde:
“Farklı niyetlere hürmet duymak çok fakat çok kıymetli. Bilimden, demokrasiden, tarihimizden, insan haklarından kelam edildi. Bizi bir ortaya getiren bütün bu kuralları hayata geçirme iradesidir. Biz artık hengame etmek istemiyoruz. Beşerler farklı düşünebilirler, farklı görüşlere sahip olabilirler lakin bir formuyla birlikte olmalıyız bayrağımızın altında özgürce yaşamak zorundayız. Biz bunu sağlayacağız.
Şehir Üniversitesi kapatıldı. Cumhuriyet tarihinde bir birinci galiba… İntikam hissiyle bir üniversiteyi kapatıyorsunuz. Boğaziçi Üniversitesi var. ‘İlla benim dediğim olacak’ anlayışıyla bu üniversite kan kaybediyor. Bilimden, alışılmamış kanıdan korkulmaz. En kıymetli şey ters fikirdir. Benim üzere düşünmeyen insanın fikri kıymetlidir. Katılmayabilirsiniz lakin farklı kanılara hürmet duyacaksınız.
Altılı masa ile ilgili olarak sayın genel lider aşağı üst bütün görüşlerimizi yansıttı. Evet her birimiz farklı partiyiz, yanlışsız. Her birimiz yeri geldiğinde birbirimizin rakibiyiz lakin bizler Türkiye’nin üretmesini, büyümesini, kalkınmasını istiyoruz. O paydada bir olduğumuz sürece göreceksiniz Türkiye geleceğe itimatla bakacak. Demokratik yollarla otoriter bir idaresi değiştireceğiz.
Dört evreli bir çabayı vermek zorundayız. Birinci evre demokrasidir. Adalettir, hukuktur. Bunların olmadığı yerde can ve mal güvenliği, fikir özgürlüğü, inanç özgürlüğü olmaz.
Dünya süratle değişiyor ve bu değişime ayak uydurmak gerekiyor. Üniversiteler daima bilim üretecek. Daima katma kıymeti yüksek eser üreteceksiniz.
Altılı masanın işi kolay değil ancak altılı masa bu mevzuda çok kararlı ve çok azimli. Türkiye’yi aydınlığa, düzlüğe ya çıkaracağız ya çıkaracağız.
Sorun bir parti sorunu olmaktan çıkmıştır. Sorun bir gelecek sıkıntısıdır. Sorun onurlu bir idaresi bırakmaktır. Sürdürülebilirliğin yolu liyakattir.
Biz kararlıyız. Biz ne yaptığımızı her toplantıdan sonra kamuoyu ile paylaşıyoruz. Sanmayın ki biz yalnızca ayda bir defa toplanıyoruz. Her partinin genel lider yardımcıları kendi alanıyla ilgili çalışmalar yapıyorlar ve onlar daima toplantı halindeler.
‘Neden cumhurbaşkanı adayınızı belirlemiyorsunuz’ diyorlar. Evvel altı önder olarak neyi, nasıl yapacağımızı karara bağlamak zorundayız. O kararlılığımız tıpkı vakitte ittifakın güçlü, daima olması. Türkiye’nin aydınlığa çıkması için son derece kıymetlidir.”